Pazar, Ekim 31, 2010

her nasilsa yalnizsin

bir giz gibi deliyor yüregini
can sıkıntılarının burgusu
ve hep bir seyler eksik gibi
bir seyler bekler gibisin

yeni bozgunlar
yeni yenilgiler pesindesin
bir bozkir kurakligina donmus icin
oysa yalniz bir opustur
gurbeti turkulere donusturen

coktandir su vermedin
ciceklere ve yureginin celigine
zaman terkisine almis da opucukleri
kosuyor sessizligin ve yalnizligin
iyotlu kiyilarina

bir yol ayrimi ki yanlisla dogru
huzunlerle sevincler kolkola
sen ki ey kalbim
yanlislari ve huzunleri tasidin
bunca zaman

tasiyamaz yureginin batik sandali
bu yalnizligi,bu can sikintilarini
yasam gelincikler gibi beklerken seni
gecenin kapisini calma
ey kalbim

ahmet telli

Cumartesi, Ekim 30, 2010

gül

Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin

Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tiren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım

Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
Her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene

Cemal Süreya

Cuma, Ekim 29, 2010

...

"akşamdır
tek bir kayın ağacı
durur solmaya ufukta
yürekten başlayan acı
yürekten ruha ve akla

anılar mavidir dörtnala
geçer gözlerin leylaklarından

ve dalgınlığın namusuyla
boşanırım gökyüzüne
uyku-
larım-
dan.”

guillaume apollinaire / çev. cemal süreya    

Çarşamba, Ekim 27, 2010

kumru yanıldı

kumru yanıldı.

yanılarak
kuzey yerine güneye uçtu,
su sandı buğdayları,
yanılarak.

denizi gökyüzü sandı,
geceyi sabah sandı,
yanılarak.

yıldızları çiy taneleri,
sağanağı tipi sandı,
yanılarak.

senin eteğini gömleği,
senin kalbini yuvası sandı.
yanıldı.

— rafael alberti ‘karanfilin değişimi’ 1903 / çev: ülkü tamer