Pazar, Haziran 05, 2022

idiller gazeli

gözlerin yağmurdan yeni ayrılmış

gibi çocuk, gibi büyük, gibi sımsıcak

sen bir şehir olmalısın ya da nar
belki granada, belki eylül, belki kırmızı

gövden ruhunun yaz gecesi mi ne
çok idil, çok deniz, çok rüzgâr

çocukluğun tutmuş da yine âşık olmuşsun
sanki bana, sanki ah, sanki olur a

aşk bile dolduramaz bazı âşıkların yerini
diye övgü, diye sana, diye haziran

heves uykudaysa ruh çıplak gezer
gazel bundan, keder bundan, sır bundan

gözlerin şehirden yeni ayrılmış
gibi dolu, gibi ürkek, gibi konuşkan

hadi git şehirler yık kalbimize bu aşktan

Salı, Mayıs 05, 2020

nar

Çiçeklerin eksilen suyuna su,
yazın yanına hatırayı ekledik,
çekirge sesleri ve
öğle güneşi altında narın
olgunlaşmasını bekledik.

Bekledik, başka başka odalarda
çektiğimiz ağrı dinsin,
bir çocukluk düşü gibi
ince bir sızıya dönsün diye
yaza sedeften bir anlam ekledik.

Biliyorsun,
bir baş dönmesi gibi sürüyor hayat,
yazların yanına yazlar ekleniyor,
zaman uzun bir sıcağa dönüyor burada,
ağırlığına duygunun, taşınamazlığına
ve yazlar hatıraya…

Sığındığımız konuşmalar kesecek mi ağrıyı?
ağacın güzelliğindeki mânâ sönmeyecek,
köklerinde sürecek mi aşk?
Ah benim hayal kardeşim,
bizim bu aşktan alacağımız var,
dinsin ayrı odalarda çektiğimiz ağrı,
yaz geçip gitsin ve olgunlaşsın nar.

Birhan Keskin #birhankeskin

Çarşamba, Ağustos 14, 2019

sitem

ben ona sıkıntılı güz günlerinde
yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
kırmak istememiştim duygu filizlerini
büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
incinmesin diye tek
acıyı bile ters yüz eden
incelikli bir gülümsemeyle yüzümde

ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
insanlar içinde üşüdükçe
güvenle gelebileceği

kuşların kanatları neden vardır?
bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim

ben ona sabah olamasam da
dingin bir ikindi olayım istemişimdir
herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
dinlendireyim istemiştim
üşütmek istememiştim.

ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
gecikmiş. ince. güzel ve uzak..
biraz da kendime istemiştim
sevgi adına..
Şükrü Erbaş  #şükrüerbaş

Salı, Eylül 01, 2015

ayrılık ayracı...

bütün ayraçları kaldırdın ama unuttuğun 
bir şey vardı yine de, çiçekleri sulamadın 
gökyüzü sarardı o zaman bulutlar kirlendi 
ve ne kadar az konuşur olduk günboyu 
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor 
tam da susuşların birbirine eklendiği yerde 
ezberlenecek hiçbir şey yok bu dünyada 
kirletilmemiş bir bulut bile yok artık 
böyle diyorsun her yolculuğa çıkışımda 
yaşadığın kent de sana benziyor gitgide 
ne zaman dönmeyi düşünsem yangın çıkıyor 
ya da erteletiyorum biletimi son anda 
uzun bir sessizlik oluyorsun dağlara baksam 
karşılıksız mektuplar kadar burkuluyor kalbin 
yazdığım şiirler de canımı sıkıyor artık 
fotoğraflarımı yırtıp atıyorum tek tek 
ve ben bütün yapraklarımı döküyorken şimdi 
eylül diyorsun, tam da orda başlıyor ayrılık 
üşüyünce ağlıyorsun yalnızım dememek için 
uçaklar gemiler trenler çiziyorsun duvarlara 
kendine bir deniz bul artık bir de rüzgâr 
parçalanacağın bir uçurum bul bu dünyada 
tek tutkun o kenti bırakıp gelmek olmalı 
ve gelirken havaya uçurmak bindiğin otobüsü 
birden ayrımsadık ki ayrılık orda başlıyor 
tam da çiçeklerin sulanmadığı yerde 
konuşacak bir şeyler bulamıyorsak gün boyu 
derim ki ayrılık gündemdedir ne yapılsa 
ve sen bütün ayraçları kaldırdığını sanmıştın 
ama unutmuşsun yine de ayrılık ayracını 

Ahmet Telli

Cumartesi, Şubat 14, 2015

sevgilerde..

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı.

bitmeyen işler yüzünden
(siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı.

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi.

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı.
gecelerde ve yalnız.
vermeye az buldunuz

yahut vakit olmadı.

Behçet Necatigil

Perşembe, Şubat 05, 2015

her şeyden biraz kalır...

İnsan en çok sabahları arar sevdiği kadını
diyor birisi, katılıyorum o sabahlara
öğleler kaba yaşanır, kalındır
akşamüstleri ince hüzünlü
çiçekler alınıp verilebilir
sabahtır yalnızlık
nasıl sabah nasıl yalnızlık
ve şiirsel hiçbir yanı yok sanılır
var mıdır, vardır
vardır, ama çiçeklerle değil
kendi başına
zımpara taşı gibi acımasız

Ne aklıma gelse bir bakıyorum unutmuşum
tren penceresinden bir tarla
eskiyip atılmış bir gömlek, hiç unutmam

Hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam
diyor birisi yineliyorum
hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmam, hiç unutmayın
insan nasıl direnir başka
hiç unutma

Bir zamanlar Kars’ta bir otel odasında
bir gezgin kokucunun bana verdiği
bir alüminyum şişeyi unutmuyorum

ölümü geciktirmek sonsuzluğu kısaltmaz
diyor birisi, evet ama
hayatı uzatır sanki

sanki ama ne adına
hayatın kendisi adına
sonsuz bir törenle susuyorum
sonsuz dirim için, o sonsuz adama
sonra duyguya, ele benzer şeyler giriyor hayatıma
el midir duygu mudur
evet bazı kişiler kararsız ama
benim seçmediğim sanılır hayatımda

el altından el ilanı dağıtıyor
birisi,almıyorum Allah aşkına
alamam, neden alamam
biliyorum hiçbir şey yapamam tek başıma
biliyorum beni kendi başıma sanan birisi
durmadan hata yapıyor
serçeye, kumruya, öküze sormadan

insanın kendi seçtiği toprak

doğrusu,toprağın kendi seçtiği insan
dirimin geleceğini doğruluyor durmadan

-her şeyden biraz kalır-
diyor birileri, çoğulluk haklılıktır.
kavanozda biraz kahve,
kutuda biraz ekmek,
insanda biraz acı.
insanda biraz mutluluk
ama en geçerli söz
insan en çok sabahları arar sevdiği kadını
Türkiye’de ve dünyada…


turgut uyar

Pazartesi, Eylül 01, 2014

eylülün sesi..

Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karsinizda eylülün sesi
Agustos çekildi, eylülün sesi
Birazdan konusacak
"Bu dünyada yasamak can sIkIcI bir seydir baylar."

Tepelerde bulamaçlarin kahverengi eridigi
Eriyip sari sari aktigi bir mevsim
Bir saat gibi islerken avucumdaki güz çiçegi
Yosunlarin kapilara usulca
Tirmanip yerlestigi
Yani eylülün sesi, buysa çok iyi baylar.

Yaz geçti, sözgelimi midyelerden yorulduk
Eni boyu belirsiz bir islakliktan
Upuzun gündüzlerden, sevimsiz otellerden
Eylül ki, sorabilir mi
Hüzünler iç kamastiriyor, asklarsa niye yoksul
Bir asfaltin kuru sicak sogugundayiz
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar.

Dahasi
Bu dügmesiz giysileri söylece giymek
Bir boslugu giyinmek mi olur
Olsun
Iste karsinizda ekimin sesi
Kasimin sesi sonra
Yagmurun esliginde -çocugunu emziriyor yaz-
Bundan böyle günlerimiz nasil geçecek baylar.

Her sey o kadar dokunakli ki
Eylülsem, istemeden kiriliyorsam bazen
Daginik, renksiz bir mozayik gibiysem
Üstelik yalnizsam bir de -telefonda kus sesleri-
Aynalardan duvarlara bir üzünç akintisi
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir seydir baylar.

Edip Cansever

Yorum Yaz