içinden geleni söyle , kalırsa yazık olur
hayata küsüverirsin , hüzünler seni bulur
bişeyler yapabilirsem güzel gözlerin için
başından geçeni anlat , masaldır benim için
hele bi gel ,
uzaklar sana gelir
sen hele bi gel , bütün dertler bitiverir
hep seni bulur , uzun zor sıkıcı günler
yazık olur , hadi gel kurtar bizi
pinhani
Salı, Temmuz 31, 2007
Pazartesi, Temmuz 23, 2007
mendilimde kan sesleri...
"...her yere yetişilir
hiç bir şeye geç kalınmaz
çocuğum beni bağışla
ahmet abi sen de bagışla...
boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
ama hiç değil
ah güzel ahmet abim benim
insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
topragını iten çiceğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
konya'nın beyaz
antebin kırmızı düzlüğüne benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
evlerine, sokaklarina, kosebaslarina
öylesine benzer ki
ve avlularina
(bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
ve sözlerine
(yani bir cep aynası alım-satımına belki)
ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
minibüslerine, gecekondularına
hasretine, yalanına benzer
anısı işsizliktir
acısı bilincidir
bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
gülemiyorsun ya, gülmek
bir halk gülüyorsa gülmektir
ne kadar benziyoruz türkiye'ye ahmet abi...
bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
dirseğin iskemleye dayalı
-- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
cigara paketinde yazılar resimler
resimler: cezaevleri
resimler: özlem
resimler: eskiden beri
ve bir kaşın yukarı kalkık
sevmen acele
dostluğun cabuk
bakıyorum da şimdi
o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde...
ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
nazilli kokardı
ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
kil gibi ince istanbul yağmurunun altında
esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
kadının ütülü patiskalardan bir teni
upuzun boynu
kirpiklerive sana ahmet abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
sofranı kurardı
elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
cocuklar doğururdu
ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar...
bilmezlikten gelme ahmet abi
umudu dürt
umutsuzlugu yatıştır
diyeceğim şu ki
yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
çocuklar, kadınlar, erkekler
trenler tıklım tıklım
trenler cepheye giden trenler gibi
işçiler
almanya yolcusu işçiler
kadınlar
kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
ellerinde bavullar, fileler
kolonyalar, su şiseleri, paketler
onlar ki, hepsi
bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
ah güzel ahmet abim benim
gördün mü bak
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
gelse de
öyle sürekli degil
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar...
ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Edip Cansever
hiç bir şeye geç kalınmaz
çocuğum beni bağışla
ahmet abi sen de bagışla...
boynu bükük duruyorsam eğer
içimden böyle geldiği için değil
ama hiç değil
ah güzel ahmet abim benim
insan yaşadığı yere benzer
o yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
suyunda yüzen balığa
topragını iten çiceğe
dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
konya'nın beyaz
antebin kırmızı düzlüğüne benzer
göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
evlerine, sokaklarina, kosebaslarina
öylesine benzer ki
ve avlularina
(bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi)
ve sözlerine
(yani bir cep aynası alım-satımına belki)
ve bir gün birinin bir adres sormasına benzer
sorarken sorarken üzünçlü bir ev görüntüsüne
camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına
öyle bir cigara yakımına, birinin gazoz açmasına
minibüslerine, gecekondularına
hasretine, yalanına benzer
anısı işsizliktir
acısı bilincidir
bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
gülemiyorsun ya, gülmek
bir halk gülüyorsa gülmektir
ne kadar benziyoruz türkiye'ye ahmet abi...
bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden
dirseğin iskemleye dayalı
-- bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben --
cigara paketinde yazılar resimler
resimler: cezaevleri
resimler: özlem
resimler: eskiden beri
ve bir kaşın yukarı kalkık
sevmen acele
dostluğun cabuk
bakıyorum da şimdi
o kadeh bir küfür gibi duruyor elinde...
ve zaman dediğimiz nedir ki ahmet abi
biz eskiden seninle
istasyonları dolaşırdık bir bir
o zamanlar malatya kokardı istasyonlar
nazilli kokardı
ve yağmurdan ıslandıkça edirne postası
kil gibi ince istanbul yağmurunun altında
esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen
kadının ütülü patiskalardan bir teni
upuzun boynu
kirpiklerive sana ahmet abi
uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki
sofranı kurardı
elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı
cezaevlerine düşsen cigaranı getirirdi
cocuklar doğururdu
ve o çocukların dünyayı düzeltecek ellerini işlerdi bir dantel gibi
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar büyüyecek
o çocuklar...
bilmezlikten gelme ahmet abi
umudu dürt
umutsuzlugu yatıştır
diyeceğim şu ki
yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler
oysa o kadar kullanışlı ki şimdi
hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse
çocuklar, kadınlar, erkekler
trenler tıklım tıklım
trenler cepheye giden trenler gibi
işçiler
almanya yolcusu işçiler
kadınlar
kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi
ellerinde bavullar, fileler
kolonyalar, su şiseleri, paketler
onlar ki, hepsi
bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler
ah güzel ahmet abim benim
gördün mü bak
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
gelse de
öyle sürekli degil
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar...
ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Edip Cansever
Pazartesi, Temmuz 16, 2007
değirmenler..
zaman düşer ellerimden yere
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya
resimler sarı güneşsizlikten
duygular değişir
dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına
ve sen, ben;
değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle
uçurtma uçar sözlüğümden
geri gelmeyecek bir kuş
yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş
zaman düşer ellerimden yere
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya
ve sen, ben;
değirmenlere karşı
bilebile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle
bülent ortaçgil & fikret kızılok
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya
resimler sarı güneşsizlikten
duygular değişir
dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına
ve sen, ben;
değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle
uçurtma uçar sözlüğümden
geri gelmeyecek bir kuş
yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş
zaman düşer ellerimden yere
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya
ve sen, ben;
değirmenlere karşı
bilebile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere
belki de en güzeli böyle
bülent ortaçgil & fikret kızılok
Pazar, Temmuz 08, 2007
hişt hişt..
Su uyandi sen uyanmadin askolsun
Salinip çik, içine bahar dolsun
Ne bu dünya böyle kalacak, ne geçmis ziyan olacak
Açacak aksaklardan, mor leylaklar
Gecelerden çiy düsmüs dallarina
Dile gelmis o dilsiz sevdalar
Isigin var mi, yak biraz, aydinlansin gecemiz
Açayim deli gibi uyansin bu bahar
Hist Hist
Hist Hist
Leylaklar açmis gördün mü?
Dallardan bahar inmis duydun mu?
Karanligin içinde bir isik var
Mor mor mor leylaklar
Uyan gönlüm haydi perdeni aç
Çilen doldu kafesinden kaç
Uyan gel uykudan, dünya ask görsün
Hist hist
Hist hist
ezginin günlüğü
delice zeytin..
Elbet sen de güzel olacaksın küçügüm
Aşk güzel ediyor herseyi
Kaşların gözlerin ne güzel, bakışın ne güzel
Dert savurur sevda toplar çiçegini
Bak bu ışık senin ışıgın
Dallarına ay doğmus, delice delice zeytin
Bu bahar yine gelin olacak
Omuzunda yesil bir duvak, delice, delice zeytin
ezginin günlüğü
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)