Pazartesi, Ocak 21, 2008

Dokuzuncu Yıldönümü

Dizboyu karlı bir gece,
sofradan kaldırılıp,
polis otomobiline bindirilip,
bir trenle gönderilerek
bir odaya kapatılmakla başladı maceram.
Dokuzuncu yılı biteli üç gün oluyor.

Koridorda, sedyede bir adam
yüzünde uzun demirlerin kederi,
açık ağzıyla sırtüstü ölüyor.

Akla yalnızlık geliyor,
-iğrenç ve tam,
delilerin ve ölülerinkine yakın-
ilki yetmiş altı gün:
sessiz düşmanlığında üstüme kapanan kapının;
sonra, saç bir geminin baş altında yedi hafta.
Lakin yenilmedik;
kafam:
ikinci bir insandı yanımda.

Çoğunun yüzünü unuttum büsbütün;
yalnız, çok ince, çok uzun bir burundur aklımda kalan,
halbuki kaç kere karşımda oturup dizildiler.
Bir tek kaygıları vardı, hakkımda hüküm okunurken:
heybetli olmak.
DEĞİLDİLER.

İnsandan çok eşyaya benziyorlardı:
duvar saatları gibi ahmak,
kibirli,
ve kelepçe, zincir filan gibi hazin ve rezildiler.

Evsiz ve sokaksız bir şehir.
Tonla ümit, tonla keder.
Mesafeler mikroskobik.
Dört ayaklı mahluklardan yalnız kediler.

Yasaklar dünyasındayım.
Yarin yanağını koklamak:
yasak.
Çocuklarınla yemek yiyebilmek aynı sofrada:
yasak.
Aranızda tel örgü ve gardiyan olmadan
konuşmak kardeşinle, ananla:
yasak.
Yazdığın mektubun kapatmak zarfını
ve zarfı yırtılmamış mektup almak:
yasak.
Yatarken lambayı söndürmen:
yasak.
Tavla oynaman:
yasak.
Ve yasak olmayan değil,
yüreğinde gizleyip elde kalabilen şey:
sevmek, düşünmek ve anlamak.

Koridorda, sedyede öldü adam.
Götürdüler.

Artık ne ümit, ne keder.
ne ekmek ne su.
ne hürriyet ne hapislik,
ne kadınsızlık ne gardiyan ne de tahta kurusu,
ve ne de karşında oturup yüzüne bakan kediler,
bu iş, bitti, tamam.

Fakat devam ediyor bizimkisi,
sevmek, düşünmek ve anlamakta devam ediyor kafam,
dövüşemeyişimin affetmeyen öfkesi devam ediyor.
ve sabahtan beri karaciğer sancımakta berdevam.

Nazım Hikmet

Pazar, Ocak 20, 2008

i'm your puppet

Pull the string and I'll wink at you, I'm your puppet
I'll do funny things if you want me to, I'm your puppet

I'll be yours to have and to hold
Darling you've got full control of your puppet

Pull another string and I'll kiss your lips, I'm your puppet
Snap your finger and I'll turn you some flips, I'm your puppet

Your every wish is my command
All you gotta do is wiggle your little hand
I'm your puppet, I'm your puppet

I'm just a toy, just a funny boy
That makes you laugh when you're blue
I'll be wonderful, do just what I'm told
I'll do anything for you
I'm your puppet, I'm your puppet

Pull them little strings and I'll sing you a song, I'm your puppet
Make me do right or make me do wrong, I'm your puppet

Treat me good and I'll do anything
I'm just a puppet an you hold my string, I'm your puppet
Yeah, I'm your puppet

Walking, talking, living, loving puppet
I'm hanging on a string girl, I'll do anything now

I'm a walking, talking, living, loving puppet, and I love you

I'm a smiling happy face when you want me to
Even make you happy when you're feeling blue

Marvin Gaye

Cumartesi, Ocak 19, 2008

rumeli havası

koparıp bir gül takmıştınız o gün
göğsüme gizli bahçenizden pembe
demiştiniz ne füsunkar durdu
pembe gül sütten daha ak teninizde

ben o gün yandım işte
sabaha doğru üçte
çok zaman oldu, siz evliydiniz
ben kaldım hâlâ o yüreğimin vurgun yediği terkedilişte

gelip gitti ah beni buldu
sevdanın en karası
baharlarla, sonbaharlar, güzler, yazlar arası
ihtimal ya fikrinize düşersem
tutturun bir rumeli havası

ihtimal ya fikrinize düşersem
tutturun bir rumeli havası

sezen aksu

kahpe kader

a benim avanak arızalı arsız gönlüm
feleğin çemberine takılıp döndün ya
arayan bulur elbet aradın buldun pes
hanya'yı konya'yı gördün ya
ben sana ne ettim yollarımı çıkmaza bağladın
üç gün mutlu olduysam üç ömürlük ağladım
yalnız geldik yalnız gidiyoruz anladım
tokadını yiye yiye gerçeğe aydım ya
kader kahpe kader
ağlarını ördün mü
yardan yok hiç haber
yar kaldın mı öldün mü

sezen aksu